Aşağı Öveçler Mahallesi Lizbon Caddesi No: 25/8 ÇANKAYA / ANKARA          Tel: 0 (312) 473 6157
iletisim@bhd.org.tr

Dijital dünyada cevabı merak edilen sorulara hukuk ne yanıt veriyor?

Bilişim Hukuku Derneği tarafından tarihinde yayınlandı

İnternet çağında gelişen son teknolojiyle birlikte değişim-dönüşüm süreci yaşanıyor. Bu süreç, yeni problemleri de beraberinde getirdi. İnternet ya da bilgisayar ortamında karşı karşıya kalınan ve suç niteliği taşıyan yeni nesil birçok sorun var. Dezenformasyon, manipülasyon, algı yönetimi, yalan haber, yanlış bilgi, sahte hesaplar, sosyal botlar, troller, hackerlar, yapay zeka marifetiyle ses ve görüntü taklidi, siber dolandırıcılık ve zorbalık, kişisel veri ve kimlik hırsızlığı, dijital telif, kripto varlık ve e-ticaret dolandırıcılığı gibi nice sorunla ilgili hukuki çalışmalar sürüyor.

Bilişim Hukuku Derneği Başkanı Kürşat Ergün, Anadolu Ajansı Teyit Hattı’na değerlendirmelerde bulundu. Dezenformasyon üreten ve yayan kötü niyetli aktörlerin içeriklerine aldanan ve paylaşan kişilerin hukuki sorumluluğu için hakim ve savcının takdir yetkisine dikkat çeken Ergün, çıkması beklenen “Dijital Telif Yasası”nın çok önemli bir düzenleme olacağını, kripto varlıklarla ilgili yasal düzenlemede ise gecikildiğini söyledi. Ergün, eski adı Twitter olan sosyal medya platformu X’in zaman dolduğu halde Türkiye’de yasal bir temsilcilik bildirmediğini hatırlattı. Suçla muhatap olan kişinin hiç vakit kaybetmeden adli birimlere başvurmasını önerdi. Aradan 5 yıl geçtikten sonra, kişilerin unutulma hakkı doğrultusunda, doğru yanlış fark etmeksizin, dijital izlerini sildirebileceğini söyledi.

Ergün, yapay zekayla ilgili yasa çalışmasının mutlaka gerektiğini ifade ederek, “Düzenlemeyi birilerinin başına bir şey gelmeden yapmamız lazım.” dedi. Ergün şunları söyledi: “Şimdi yeni yeni artık bakıyoruz yapay zeka konusunda birtakım gelişmeler oldu, bu yapay zekayla alakalı yapılan çalışmalarda birtakım kişilerin özel hayatına yönelik, birtakım kişilerin kişisel verilerini usulsüz izinsiz biçimde kullanmak suretiyle yapılan birçok eylem söz konusu. Tüm bunlar bir araya geldiği vakit ortaya ciddi anlamda bir hukuk problemi de çıkıyor aynı zamanda. Temel mesele yasaların bu hukuk dünyası içinde teknolojide karşılaşılan sorunlarla ilgili çözüm bulmakta ne kadar hızlı davranabildiği meselesi. Bu hızlı davranma sonucunda eğer ani bir refleks alınabilir ise mağduriyetler ortaya çıkması konusunda da ciddi anlamda başarılı olabilir diye düşünüyorum.” İşte özetle Ergün’ün söyledikleri:

TÜRKİYE’DEKİ YASAL DÜZENLEMELER: Her ne kadar ihtiyacı karşılamaya yönelik birtakım çalışmalar olsa da çok fazla verim aldığımız söylenemez. Çünkü bilişim hukukunu ilgilendiren konulardan birisi siber suçlar. Siber suçların muhteviyatı gereği suçun faili dünyanın başka bir kıtasında, suçun mağduru dünyanın başka bir kıtasında, suç işlenmesi için kullanılan vasıta başka bir kıtada olabilir. Dolayısıyla özellikle bu gibi suçlar devletlerin egemenlik alanlarından da ziyade başka egemenlik alanları içerisinde de işlenebilecek bir özelliğe sahip.

5651 SAYILI YASA: İnterneti düzenleyen bir yasa, burada yapılan bir değişiklikle belli şartları taşıyan sosyal medya platformlarının Türk kanunlarını ve hukuk sistemini tanıyabilmesi açısından birtakım ihtiyaçları karşılamaya yönelik düzenlemeler yapıldı. Özellikle Türkiye’de temsilcilik bulundurulması gibi…  

SAVCILIK YAZISI CEVAPSIZ KALIYORDU: Evveliyatında sosyal medya şirketlerinin merkezi olan yurt dışlarına, savcılık yazı göndermek mecburiyetinde kalıyordu ve bu gönderilen yazılar çoğu zaman cevapsız kalıyordu. Özellikle belirli konularla ilgili IP numarası isteme durumları var. Bunun içinde belli katalog suçlar var; çocuk istismarı, insan kaçakçılığı, uyuşturucu gibi birçok suçta faile ulaşabilmek için,  bu kişilerle ilgili IP bilgilerine ihtiyaç duyuyor yargı sistemi ve ne yazık ki 5651 sayılı yasada değişiklik yapılmadan önce bunlara biz hiçbir şekilde ulaşamıyorduk. Günden güne bu anlamda mağduriyetler de artmaya devam ediyordu. Ancak değişiklik sonrası bu firmalar önüne de bir anlamda reklam yasağı gibi ekonomik bir tehdit konunca Türkiye’de temsilcilik açma yönünde irade ortaya koydular.

X İÇİN ZAMAN DOLDU: Tabii bunu kabul ettiler ama Türkiye’deki temsilciler kanunun kendine verdiği sorumluluğu ne yazık ki bugün itibariyle bile yerine getirmekten kaçınıyor. Özellikle belli bazı suç tipleriyle alakalı ani refleks gösterilmesi gereken konularla ilgili yargı mercileriyle iş birliği yapmaktan kaçınıyorlar. Kendi içlerinde bu anlamda yapılan işlem, işleyişle dair bilgi yükümlülükleri varken ne yazık ki bu bilgi verme yükümlülüğünün de yerine getirilmediğini biz görüyoruz. Şimdi Twitter yeni bir şirket bünyesine girdi ve isim değiştirdi. Twitter temsilcilik açmayı kabul etmişti ama X platformunun şu anda Türkiye’de yasal bir temsilciliği yok. Ve süre geçmiş olmasına rağmen de halihazırda temsilcilik bildirmiş de değil. Artık ne olması lazım 5651 sayılı yasaya göre; erişim engellemeye kadar gidebilecek bir hukuki sürecin başlatılması … Zaman doldu. Bununla alakalı artık reklam yasakları devreye girmek zorunda. Bu reklam yasaklarına uyulmaması halinde artık belli alanda bant genişliğinin daraltılması suretiyle yaptırım uygulanmak zorunda. Ve akabinde de komple erişim engelleme yoluna gidebilirsiniz, kanun bunu emrediyor zaten baktığımız zaman, dolayısıyla bu temsilcilik buraya bildirilmeli, sadece bildirilmekle de kalmayıp, yargı mercilerinin bu anlamda sormuş oldukları sorulara, iş birliği taleplerine de cevap vermek zorunda.

İKİRCİKLİ YAKLAŞIM: Bu türlü platformlar, biz bunu dijital açıdan bakıldığında bir nevi baskıcı bir otorite sistemi olarak görüyoruz.  Dijital diktatörlük diye bunu tabir ediyoruz. Bu şirketler sanki bütün kuralları kendi içerisinde koyuyormuş ve bazı ülkelerin kararlarını bu yöndeki taleplerini kabul ederken bazı ülkelerin kabul etmeme gibi, ne yazık ki Türkiye de bunlardan bir tanesi, ikircikli bir yaklaşım içerisine girmiş durumdalar.  Fransa’da, Almanya’da yaşayan bir vatandaşın sosyal medya üzerinde bir mağduriyete uğraması halinde, bununla alakalı Alman yargı mercilerinden sorulan her türlü soruya bunlar cevap verirken ne yazık ki Türkiye açısından bu iradeyi ortaya koymamaktalar. Fransa’da, Almanya’da yaşayan bir vatandaşın insan hakları ve hukuki güvencesi var da Türkiye’deki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bu anlamda yok mu?

İRADE KOYMALARI GEREK: Genel anlamda evrensel insan hakları hükümlerine de aykırı bir biçimde toplumları kategorize etmekte ve buna göre ayrı ayrı muameleler göstermek suretiyle bazı ülkelerdeki insanları, mağduriyetinin daha da üstüne mağduriyet katlanmasına neden olmakta. Halbuki bakıldığında Türkiye’de ciddi anlamda sosyal medya içerisinde faaliyet gösterme açısından söylüyorum, çok ciddi bir nüfus var ve bu nüfus aynı zamanda bu sosyal medya mecralarının yayınlamış olduğu reklamlar üzerinden alışverişler de gerçekleştiriyorlar. Yani bütçe anlamında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları çok ciddi bir katkı sağlamakta bu şirketlere. Öyle olduğundan dolayı da bunun da göz önünde bulundurularak bunların Türk hukukunu Türk yasal sistemini kabul etmek, aynı zamanda Türk (yasal) yargı mercilerinin taleplerini de yerine getirmek noktasında ortaya bir irade koymaları lazım diye düşünüyorum.  

DEZENFORMASYON: Toplumları sosyal medya üzerinden manipüle etmek, çok basitleşti. Artık neredeyse bütün ülkelerin kaderini etkileyebilecek şekilde bazı kişi ve gruplar  kamuoyunu istedikleri yöne doğru algılarıyla oynamak suretiyle yönlendirme becerilerine sahipler. Bu anlamda ortaya atılan birtakım mesajlar, örnek vermek gerekirse birtakım tweetler, çok ciddi kesimleri doğru olmayan bir haberi sanki doğruymuş gibi algılamasına neden olabiliyor. Özellikle Türkiye’de birtakım afet durumlarında biz bunları çok somut bir biçimde yaşadık, bazı terör olaylarında çok somut bir biçimde yaşadık, seçim döneminde aynı şekilde yoğun bir şekilde yaşadık. İstedikleri hedefe toplumu yönlendirebilmek için gerçek olmayan birtakım içerikler üretip, bunu da belli kesimler aracılığıyla ortaya atıp, bir anda milyonlarca kişilik etkileşime ulaşabiliyorlar ve insanları sanki paylaştıkları konular doğruymuş gibi farklı yönlere kanalize edebiliyorlar. Bu durum bazı zamanlar kamu düzeninin sarsılmasına da neden olabiliyor. Kamu otoritesine karşı birtakım eylemlerin gerçekleştirilmesine neden oluyor. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında Türkiye’deki yürürlüğe giren manipülasyonla alakalı o düzenleme aslında birçok Avrupa ülkesinin de hukuk sistemi içerisinde yer alan bir düzenleme. Bazı kesimler, bunu sanki sadece dünyada böyle bir örnek varmış başka bir örnek yokmuş ve bunun siyasal amaçları gerçekleştirmek amacıyla ortaya atıldığını söyleseler de aslında durum böyle değil. Birçok ülkede, gelişmiş diye tabir edilen teknolojiyi had safhada kullanan birçok ülkede bu düzenleme mevcut ve buradaki durum birtakım yalan haberler ortaya çıkarmak suretiyle toplumların toplum içerisinde karışıklık ve kaos yaratmaya dönük birtakım eylemlerin önüne geçmek amacıyla yapılmış olan düzenlemelerdir. Türkiye’de de bu açıdan bakıldığında bu düzenlemenin getirilmiş olması isabetlidir, yerindedir. Zaten ilgili hukuki incelemelerden ve değerlendirmelerden geçmiş bir düzenlemeden bahsediyoruz. Bu noktadan sonra yalan olduğu çok ilk bakışta çok net bir şekilde anlaşılabilecek birtakım içeriklerin çok rahatlıkla toplumu manipüle etme amacıyla ortaya atılması halinde bunu ortaya atan kişiler yargı önünde mutlaka cezalandırılacaktır.

DEZENFORMASYONA ALDANIP PAYLAŞANLAR: Burada bir ayırt edici nokta var.  O bilgiyi doğrulayabilecek eğitim seviyesinde olmayan kişilerin bu anlamda sadece dışarıdan bakıldığında oluşturulan tuzağa düştüğü kabul edilir. Ancak buradaki mesele, o tuzağı oluşturan kişi veya grupların yargı önüne çıkartılması meselesidir. Bu anlamda hakime geniş açıdan takdir yetkisi bırakılmıştır ha keza bu davayı açarken de cumhuriyet savcıları soruşturma aşamasında konuyu değerlendirirler ve gerçekten bu olayın doğruluğunu yanlışlığını yani ortaya atılan paylaşımları idrak edemeyecek durumda olan bununla alakalı gerçek bilgiye ulaşma anlamında zorluk yaşayacak olan birtakım kişilerin kötü niyetli olmayan şekilde bu paylaşımları paylaşması halinde elbette savcılık onu diğerlerinden ayırmak suretiyle ayrı bir işleme tabi tutacak ancak buradaki temel mesele ilk oluşturanlar ve bilinçli şekilde toplumu manipüle etmeye çalışanlar bunlar yargı önüne çıkarılıp elbette ki hesap vereceklerdir. 

DİJİTAL TELİF YASASI: Çok önemli bir düzenleme olacak. Neden? Özellikle habercilik açısından bakıldığında dünyanın yine gelişmiş ülkeleri model alınarak ülkemizde de buna benzer bir hazırlık gündeme geldi. Haber üreticileri açısından ürettikleri haberin yayılma süreçleri açısından bu elde edilen menfaatten ne yazık ki kendilerine düşen bir pasta yoktu. Bu açıdan bakıldığında Google arama motoru başta olmak üzere arama motorları bu anlamda haberlerle ilgili elde edilecek kazancın, dijital mecralar için söylüyorum, çok önemli bir kısmını hiçbir emek sarf etmeden elde edebiliyordu. Buradaki konu şu: Siz haberi ürettiğiniz andan itibaren bu haberi dijital mecralara aktardığınızda bunun üzerinde bir telif hakkına sahip olacaksınız. Bu telif hakkınız sayesinde sizin haberiniz, sizin çalışmış olduğunuz kurum dışında başka hangi mecrada yayınlanırsa ve buradan bir kar elde edilirse, bu ortaya çıkan kardan da siz faydalanacaksınız.  Şimdi Google arama motoru, kendi içerisinde tabi insanlar artık adres çubuğuna adres girmek suretiyle gitmek istedikleri herhangi bir adrese ulaşmıyorlar bunu doğrudan arama motoruna yazıyorlar ve arama motorunu aracı kılıyorlar bu anlamda. İşte arama motoru da sahip olduğu algoritmayla beraber, ki bu algoritma tamamen kar amaçlıdır, ilgili içerikleri arayıcının kullanıcının önüne sunuyor ve sunmuş olduğu bu içerikler sayesinde de ciddi miktarlarda paralar kazanabiliyor.

FİKRİ MÜLKİYET KANUNUNUN GÜNCELLENMESİ GEREK: Fransa’da bununla alakalı düzenleme yapıldı. Telif konuları gündeme getirildi. Ve bu düzenleme yapıldıktan sonra Google Fransız devletiyle masaya oturmak mecburiyetinde kaldı ve ciddi miktarlarda para ödemeyi kabul etmek suretiyle bu telifin bir kısmına da ortak oldu aynı zamanda ancak bedelini ödemek suretiyle. Şimdi Türkiye açısından da biz fikri mülkiyeti mevcut kanunumuz açısından, fikri mülkiyet kanunu açısından, bu durumu değerlendiriyoruz ama bu kanun eski bir kanun. Bu kanun ancak yayımlanmış eserler veya görsellerle alakalı hamle yapılabilecek durumlarda devreye giriyor ancak artık güncellenmesi gerekliliği ortaya da çıkmıştı. Dijital gelişmelere de o hıza da bu kanun hükümleri artık ayak uyduramaz hale gelmişti dolayısıyla dijital konusunda çıkarılacak ayrı bir kanun dijital telifler konusunda çok önemli bir yere sahip olacak.  Bu sadece haber yayıncıları için değil, aynı zamanda içerik üreticileri açısından da çok önemli olacak. Siz orada, dijital mecralarda kendi yaratmış olduğunuz eserlerle ilgili de her türlü telif hakkınızı bir anlamda koruma altına alacaksınız dolayısıyla sizin eseriniz üzerinden kimse haksız olarak bir menfaat elde edemeyecek, elde etmeye çalışması halinde de kanun vasıtasıyla yargı mercileri önünde hesap vermek mecburiyetinde kalacaklar.

KRİPTO VARLIK DÜZENLEMESİ: Bu da çok ihtiyaç olan bir durum hatta düzenleme açısından da çok gecikilmiş bir düzenleme diyebiliriz. Çünkü insanlar Bitcoin piyasasını Türkiye’de çok sevdiler ve hızlı artışlar da bizim toplumumuzu etkiledi. Dolayısıyla birçok kişi de bu sistem hakkında bilgisi olsun olmasın birçok kişi de bu sistem içine dahil olarak çok kısa zaman içerisinde çok büyük paralar kazanma çabası içerisine girdiler. Tabii böyle bir durum teknik bilgi yetersizliğinden kaynaklı olduğu için sorunlara yol açtı. İnsanlar kripto para alım satım işlemlerini kripto para platformları üzerinde gerçekleştiriyorlar. Ve kripto para platformlarında özel anahtar dediğimiz anahtar kripto para platformunun kendisinde bulunuyor. Oraya dahil olan kullanıcılar sadece bu platforma talimat vererek alım satım işlemlerinin yapılmasını sağlıyorlar. Şimdi hacim olarak bakıldığında bazı kripto para platformları neredeyse banka hacimlerine yaklaşmış durumda. İçeride milyonlarca dolarlık işlem hacmi söz konusu. Dolayısıyla böyle bir birikimin ortaya çıkması halinde de çok kolay bir şekilde bu kripto para platformlarının sahipleri, Thodex olayında olduğu gibi, bunu suistimal etme durumuna gelebilir. Yani fişi çekip gittiği andan itibaren, içeride olan bu paraların kurtarılmasına dair, ne yazık ki, bizim kendi düzenlemelerimizde böyle herhangi bir şey yok. Öyle olduğu içindir ki ivedi bir biçimde bunun ortaya konma ihtiyacı hasıl olmuştu.

THODEX ÖRNEĞİ: Şimdiki mevcut düzen açısından bakıldığında araç kiralama şirketi kurmak, kripto para platformu kurmaktan daha zordur. Belirli koşulları taşıması gerektiği için. Kripto para platformlarının sahipleri ne yazık ki şu anda hiçbir şart taşımaksızın, istedikleri gibi bu şirketleri kurabiliyorlar, istedikleri hacimde paraları yönetebiliyorlar, ne yazık ki insanları da mağdur edip dolandırıp çekip gidebiliyorlar. Thodex dosyasıyla ilgili de bizim birçok müvekkilimiz olduğu için biz bu dosya içerisinde de bulunduk, yargılama süreçlerini de müşteki sıfatıyla takip ettik. Orada ortaya konan şeyler, bizim ne yazık ki yargısal anlamda da bu konunun gerisinde kaldığımıza dair birtakım somut emareleri ortaya koydu.

KARDAN VERGİ PAYI: Son dönemde ilgili merciler ilgili yetkililer tarafından artık düzenlemede sona gelindiğini ve düzenlemenin yürürlüğe çok kısa bir zaman içerisinde gireceğinden bahsediliyor.  Bu düzenlemede bizim öngördüğümüz kadarıyla kripto para platformunun hangi şartlar ve koşullarda yapılması gerektiği, dünya örneklerinden yola çıkarak Sermaye Piyasası Kurulu benzeri bir yapıya bağlanma gerekliliği kripto para platformu kurarken içeriye belli miktarda teminat yatırma gerekliliği gibi birtakım gereklilikler olacak. Bunun yanı sıra yine insanların bu kripto para alışverişlerinden elde etmiş oldukları karın belli bir oranında da diğer ülkelerde olduğu gibi artık vergisel bir düzenlemeye tabi olacaklarını söylemek mümkün. Bu açıdan bakıldığında kontrol altına alınacaktır, regülasyon önemlidir çünkü çok açıkta kalmış çok boşluk içeren bir alandır. Dolayısıyla vatandaşların da bilgi yetersizliğinden kaynaklı her an için mağdur olabilecekleri bir alandır. Düzenleme bizim açımızdan bir an önce evet yürürlüğe girmeli. Bu yönde ortaya konan çalışmalar da isabetlidir diye düşünüyorum.

YAPAY ZEKA HUKUKU: (Yapay zekayla ilgili yasa çalışması gerekir mi?) Mutlaka gerekir. Henüz bununla ilgili ciddi anlamda bir mağduriyet oluşmuş değil ama bizim meslekten kaynaklı olarak kamuoyunca bilinen bazı müvekkillerimizle ilgili, hatta siyasiler de vardır bunun içerisinde, birtakım videolar hazırlandığını biz gördük ve dolandırıcılık tuzağına düşürmek için sanki müvekkil konuşuyormuş gibi birtakım cümleleri müvekkilin ağzından neredeyse fark edemeyeceğiniz ölçüde bunları vermişler. Bu içerikleri  internet üzerinde dolanmakta. Bunu da ilk izleyen sanki bu bir nevi bir tavsiyeymiş gibi belli hesaplara para yatırılmasından bahsediliyor bu içeriklerde. Tavsiyeymiş gibi ve gerçekten bunu bu kişiler tarafından söylendiği düşüncesiyle bu tuzağa düşmeye başladılar. 

ÇOK HASSAS VE HAYATİ MESELE: Yarın öbürkü gün başka konularla alakalı birtakım şeylerle ilgili bazı görseller ortaya çıkarsa bunun gerçekliğini ispat edene kadar kamuoyunda ciddi anlamda linç yiyebilirsiniz, gözden düşürülebilirsiniz, onur gurur şeref haysiyet gibi kavramlarınıza doğrudan saldırılar gerçekleşebilir, dolayısıyla çok hassas ve hayati bir mesele. Böyle olduğu için de burada kullanılan bir kişinin kişisel verisi, aynı zamanda yüzünü kullanıyorsunuz. Bunların kullanımı, bizim zaten mevcut kanunlarımızda suçtur. İzin almaksızın yapılmış olan kullanımlar ve eğer bunlar belirli bir amaca hizmet ediyorsa ki bu amaç hukuka aykırı bir amaç aynı zamanda bununla alakalı da şu an yargı mercilerine çıkıp hesap vermek durumunda kalırsınız mevcut düzenlemeler itibariyle. Ama bu yapay zeka içerikleriyle ilgili yine belli kanunlar içerisinde mutlaka Türk Ceza Kanunu burada tabii ki önemli.

BİRİNİN BAŞINA BİR ŞEY GELMEDEN ÖNCE… Bu yapay zeka içerikleriyle ilgili oluşabilecek muhtemel mağduriyetlerle ilgili mutlaka bir düzenleme yapılmak zorunda. Biz birilerinin başına bir şey gelmesini bekliyoruz her zaman olduğu gibi, gelmeden yapmamız lazım bu düzenlemeleri. Önden yapacak olursak belli ölçüde bu gibi birtakım durumların önüne geçebiliriz diye düşünüyorum.

SUÇA MARUZ KALAN BİREYİN BAŞVURACAĞI YOLLAR: Bu husus zaten bizim Türk Ceza Kanunumuz ve Ceza Usulü Muhakemeleri Kanunu içerisinde düzenlemiş. Herhangi bir suçla muhatap olan bir kişi, hiç vakit kaybetmeden, mağdur olmuş olduğu konuyu adli birimlere intikal ettirmek durumundadır. Bu adli birimler kolluk birimleri olabilir ve adliyelerdeki ilgili savcılıklar olabilir.

DİJİTAL ORTAMDA İŞLENEN SUÇLARIN FARKI: Dijital ortamda işlenen suçların bir farkı var. Hızlı ve seri bir biçimde bunlara müdahale etme ihtiyacı hasıl oluyor veya örnek vermek gerekirse; sizinle ilgili yayılan bir içerik var internet ortamında, dakikalar sizin açınızdan çok önemli hale gelebilir. Neden? Çünkü saniyeler içerisinde zaten binlerce on binlerce kişiye bu içerikler ulaştırılabiliyor. Dolayısıyla bunlarla ilgili özel birtakım düzenlemelere ihtiyaç vardı.

MÜRACAAT SULH CEZA HAKİMLERİNE: 5651 sayılı yasa kapsamında bu normal yargılama sistemi dışına çıkartıldı ve bu türlü içeriklerle karşılaşılması halinde adliyelerin sulh ceza hakimliklerine müracaat, sulh ceza hakimi olmasının sebebi, 7-24 usulü çalışırlar, yani gece de ve gündüz de çalışırlar. Dolayısıyla her an için ulaşılabilme imkanı vardır, bunlara önüne giden konularda yine 24 saat içerisinde karara bağlanmak durumunda yasa gereği, bu karara bağlanma işleminden sonra da hızlı bir biçimde bu karar Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne göndererek erişimin sağlanması engellenebilir.

MEBLAĞ ÖNEMLİ DEĞİL: İşte bunun gibi dijital mecralardaki dolandırıcılıklar burada önemli konular her geçen gün biz binlerce kişinin daha ne yazık ki bu tuzaklara çekildiğini görüyoruz. Her gün farklı yöntemler deneyerek insanları bu tuzaklara çekiyorlar. Böyle bir durumla da karşılaşıldığında giden meblağın yani kaybedilen meblağın ne kadar olduğuna bakılmaksızın -bazı kişilerle karşılaşıyoruz işte 300 lira gitti 500 lira gitti biz peşinde olmayalım- diye düşünüyorlar ama mesele o değil mesele bu kişilerin yargı önüne çıkartılmasını sağlamak ve daha başka birçok kişiyi belki çok yüksek miktarlarda olsa dolandırılmasını engellemek. Buradaki amaç bu, öyle olduğundan dolayı buradaki kayıp her ne olursa olsun, mutlaka konuyu adli mercilere iletmek durumundayız.

EMNİYET CİDDİ TEKNOLOJİK İMKANLARA SAHİP: Emniyet içerisinde bilişim siber suçlarla mücadele birimleri var, bunla ilgili müdürlükler var, eskisi gibi değil. Son dönem itibariyle ciddi anlamda gelişim kat ettiler ve çok ciddi teknolojik imkanlara sahipler. Öyle olduğu için, ilk bakışta biz böyle bir mağduriyet yaşadığımızda “Nereden bulunacak, bu adamlara ulaşamazlar zaten” diye birtakım düşüncelerimiz olsa da öyle olmuyor, bizim dahi bu meslek içerisinde bu işi yapmamıza rağmen sonuca ulaşma noktasında şaşkınlıkla karşılaştığımız çok vaka da oluyor, emniyetin başarılı çalışmaları sonucu. Bu sebeple mutlaka yargı mercilerine iletilmesi lazım ve bunların yargı önüne çıkıp hesap vermesini sağlamak çok önemli.

UNUTULMA HAKKI İÇİN 5 YIL KURALI: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla, dünya yargı sistemi içerisine dahil olan bir durum. İnsanlar hayatları içerisinde dönem dönem birtakım şeyler yaşayabilirler, birtakım badireler atlatabilirler hatta dönem dönem çok farklı fikirlere ve düşüncelere de sahip olabilirler. En son nokta, o kişiyi bağlayan noktadır ancak internet mecraları böyle değil. Sizin yıllar önce bir konuyla ilgili söylemiş olduğunuz sözler veya özel hayatınızda yaşadığınız birtakım hadiseler veya kendi elinizle dahi olmuş olsa yapmış olduğunuz birtakım paylaşımları siz belli bir süre sonra görmek istemeyebilirsiniz. Belli bir süre sonra siz bu içeriklerin başkaları tarafından da görülmesini istemeyebilirsiniz. Bu insan doğası gereği, bunun en doğal hakkı olarak ortaya konmuş. AİHM konuyu bu şekilde açıklıyor. AİHM kararından sonra ülkemizde Anayasa Mahkemesi yine bu hakkı tanımlayarak, ki aynı doğrultuda tanımlama yapmıştır, bunun bizim de yargı sistemimiz içerisine dahil olmasına vesile oldu.

DOĞRU YA DA YANLIŞ ÖNEMLİ DEĞİL: (Artık unutulma hakkıyla ilgili yasal düzenlemeye sahip olduğumuzu belirterek) 5 yıl, Anayasa Mahkemesi’nin ortaya koyduğu durum. “5 yıl geçtikten sonra kişiler kendileriyle ilgili olan birtakım içeriklerin ortadan kaldırılmasını isteme hakkına sahiptir. Bunların unutulmasını isteme hakkına sahiptir.” şeklinde bir ilke ortaya kondu. Bu hak çerçevesinde kişiler sulh ceza hakimliklerine müracaat ederek ilgili içeriğin doğru veya yanlış, bu önemli değil, tartışma konusu değil, doğru da olsa yalan da olsa zaten her şart altında her zaman bunun kaldırılmasını talep edebilirler, erişim engellenmesini talep edebilirler, doğru dahi olsa artık kişiler bu müracaatla birlikte bu verilerin internet aleminden ortadan kaldırılmasının talep hakkına sahiptir. 

Ara