YARGITAY’DAN ELEKTRONİK YAZIŞMALARLA İLGİLİ ÖNEMLİ KARAR
Günlük iletişimimizin büyük bir bölümünü gerçekleştirdiğimiz elektronik yazışmalar; bugün, iş hayatının da olmazsa olmazı. Facebook gibi sosyal medya platformlarının yanı sıra Whatsapp gibi haberleşme odaklı uygulamalarda, her gün birçok hukuki ilişki inşa edilip sona erdiriliyor. Kurumsal iş dünyasında ise firmalar, gerek iç işleyişinde gerekse de dış ilişkilerinde birçok faaliyetini mailler aracılığıyla yürütüyor.
Hukuken sonuç doğuran işlemlerin büyük bir kısmının bahsedilen elektronik ortamlar üzerinden gerçekleştirilmesi; bu ortamlar üzerinden elde edilen kayıtların hukuken geçerli deliller sayılıp sayılmayacağı sorusunu da beraberinde getiriyor.
İçtihatlar ve akademik çalışmalar çerçevesinde geçmişten günümüze bu konuda pek çok farklı görüş ortaya atıldı. İlk olarak elektronik ortamdaki yazışma kayıtlarının hukuki delil sayılamayacağı, bu kayıtların yalnızca “delil başlangıcı” niteliğinde olduğunu ileri süren görüş benimsenmişken; devam eden süreçte söz konusu kayıtların delil niteliğinde olduğu ancak “esaslı deliller” olarak kabul edilemeyeceği görüşü hakim görüş olarak benimsendi
Hukuk dünyasında uzun süredir tartışmalı olan bu konu ile ilgili son olarak Yargıtay önemli bir karara imza attı. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/1014 E. 2020/4488 K. numaralı 10.06.2020 tarihli kararıyla mail ve diğer elektronik ortamlarda yapılan yazışmaların alacak davalarında belge ve delil niteliğinde olduğuna hükmetti. Kararda;
“…Mmahkemece belirtilen mail yazışmasının değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. HMK’nun 199. maddesinde “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” yazılıdır. Bu düzenleme ile mail yazışmaları da belge olarak kabul edilmiştir. O halde, mahkemece mail yazışmaları ve davacı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” ifadeleri yer aldı.
Görüleceği üzere söz konusu karar, yıllardır süregelen bir tartışmayı alacak davaları özelinde büyük ölçüde sonlandırdı. Başta mail içerikleri olmak üzere elektronik ortamlardan elde edilen kayıtların belge niteliğinde olduğu, dolayısıyla da hukuki delil olarak kabul edilmesi gerektiği bahsi geçen karar ile açık bir şekilde ortaya kondu.
Kararda, belge niteliğine haiz kayıtlar “mail içerikleri” ile sınırlı tutulmayarak; yer verilen Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükmü gereğince diğer elektronik ortamlarda yapılan yazışmaların da hukuki delil olarak sayılması gerektiği hususu vurgulandı.
Bu nedenle mail kayıtlarının yanı sıra konusunu alacak ilişkisinin oluşturduğu Whatsapp, Facebook ve diğer elektronik platformlar üzerinden gerçekleştirilen yazışmalar da hukuki delil niteliğindedir. Bu bağlamda alacak ilişkisinin tarafları arasındaki uyuşmazlıklarda; taraflar bu kayıtları mahkemeye sunabilecek ve bu kayıtlar yargılama sonucunda hakimin tayin edeceği karara esas teşkil edebilecektir.
Son olarak önemle belirtmek gerekir ki; elektronik ortamda elde edilen kayıtların hukuken geçerli deliller olarak değerlendirilebilmesinin ilk şartı, diğer tüm delillerde olduğu gibi hukuka uygun yollarla elde edilmiş olmalarıdır. Bizzat muhatabı olunan bir konuşmanın içeriğinde yer alan mesajları delil olarak sunmakta herhangi bir hukuka aykırılık bulunmazken; tarafı olunmayan bir konuşmanın içeriğindeki mesajları gizlice ele geçirip, ilgilisinin izni olmaksızın delil olarak sunmak hukuka aykırıdır. Bu kapsamda üçüncü bir kişinin telefonundan bu kişinin haberi olmaksızın elde edilen Whatsapp kayıtlarının hukuka uygun delil olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.