SOSYAL MEDYA PLATFORMLARINA İLİŞKİN YASA DEĞİŞİKLİĞİ HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI 21.07.2020
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “sosyal medya platformları” hakkında yapmış olduğu açıklamanın akabinde yaptığımız basın açıklamasında; belirtmiş olduğumuz ilke ve esaslar çerçevesinde konuyu yakından takip ettiğimizi ve konu ile ilgili her aşamada kamuoyunu bilgilendireceğimizi belirtmiş idik.
21.07.2020 tarihinde bahse konu yasa değişikliği teklifi TBMM Başkanlığına sunulmuştur. Bu kapsamda Bilişim Hukuku Derneği olarak doğrudan alanımızla ilgili yapılması planlanan bu değişiklikler hakkında ön değerlendirmelerimizi paylaşmak adına işbu açıklamayı yapma zorunluluğumuz hâsıl olmuştur.
Kuşkusuz internet alanında yaşanılan sorunların tamamıyla çözümü mümkün değildir. Ancak sorunların tamamen çözülemeyecek olması bu doğrultuda çözüme yönelik adım atılmayacağı anlamına gelmemelidir. Bu çerçevede teklif incelendiğinde öncelikle, yasa değişikliği teklifinin uygulamada sıklıkla yaşanılan sorunlara çözüm üretmek amacıyla hazırlandığını gözlemlemekteyiz.
Düzenleme ile ilgili olarak ayrıntılı bir çalışma bilahere derneğimizce kamuoyu ile paylaşılacaktır. Genel olarak yaptığımız ön değerlendirmeler ise aşağıda yer almaktadır.
Şöyle ki;
1-) Mevcut yasal düzenlememize göre internetin içerik, yer ve erişim sağlayıcı olmak üzere üç aktörü bulunmaktadır. Ancak sosyal medya platformları yapıları gereği net olarak bu aktörlerden birisi olarak kabul edilememektedir. Bu platformlar kullanıcılarına içerik sunma imkanını oluşturan ortamı sağladıkları için içerik sağlayıcı konumunda olabilirken, içerikleri barındıran sistemleri sağladıkları ve işlettikleri için de yer sağlayıcı konumunda olabilmektedirler. Dolayısıyla yeni bir internet aktörünün tanımlanması ve bu kapsamda sorumlulukların belirlenmesi olumlu olacaktır. Teklifle de “Sosyal Ağ Sağlayıcı” kavramı ile yeni bir internet aktörü oluşturulmak istenmektedir.
2-) 5651 sayılı kanun kapsamında verilecek idari para cezaları için muhatabının yurt dışında bulunması halinde elektronik posta veya diğer iletişim araçları ile bildirim yapılması, yurtdışı tebligatlarının uzun süre aldığı düşünüldüğünde olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
3-) Yer sağlayıcı bildiriminde bulunmayanlara verilecek idari para cezası on kat kadar artırılmak istenmektedir. Salt ceza miktarının artırılmasının caydırıcılığa etkisinin yetersiz kalacağı değerlendirilmektedir.
4-) Bilindiği üzere 5651 sayılı yasada 2014 yılında yapılan değişiklik ile internet üzerindeki hukuka aykırı yayınlarla mücadele yönteminde “içeriğin yayından çıkarılması” modelinden “içeriğe erişimin engellenmesi” modeline geçilmiş idi. Ancak uygulamada “içeriğe erişimin engellenmesi” modelinden tam anlamıyla sonuç alınamamaktadır. Zira bu modelde hukuka aykırı içerik mevcudiyetini sürdürmektedir. Bu içeriklere ülkemiz sınırları dışından veya VPN hizmetleriyle ülkemiz sınırları içerisinden erişilebilmektedir. “içeriğin yayından çıkarılması” modelinde ise muhataplara ulaşma konusunda sorun yaşanıldığı açıktır. Zaten model değişikliği sebebi de bu zorluktan kaynaklanmıştır. Teklif ile birlikte her iki modelin birlikte işleyebileceği karma bir model öngörülmektedir. Böylelikle her bir modelin dezavantajı diğer model ile kapatılabilecektir.
5-) Mevcut düzenlemeye göre; “kişilik haklarını ve özel hayatın gizliliğini ihlal eden” içerikler hakkında Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından verilen kararlar Erişim Sağlayıcıları Birliği tarafından erişimin engellenmesi için erişim sağlayıcılara iletilmektedir. Uygulamada Erişim Sağlayıcıları Birliği yasal bir zorunluluğu olmamasına rağmen bu kararları işbirliği yürüttüğü içerik ve yer sağlayıcılarına da ileterek hukuka aykırı yayınların kaldırılması için çaba göstermektedir. Teklif ile birlikte Erişim Sağlayıcıları Birliği göstermiş olduğu bu çabayı yasal bir zorunluluk olarak yapmak durumunda kalacaktır.
6-) Uygulamada bazı içerik sağlayıcılar erişimin engellenmesi kararlarının “kendilerini bağlamayacağından” bahisle hukuka aykırı içerikleri yayından çıkarmamaktadırlar. Yeni karma modelde erişimin engellenmesi kararı ile birlikte içeriğin çıkarılması kararı da verilebileceği için bu sorun büyük oranda çözülecektir. Zira kararın gereğini yerine getirmeyen içerik sağlayıcı sorumlusu adli para cezası ile karşı karşıya kalabilecektir.
7-) Hukuka aykırı içeriğin çıkarılması ve/veya içeriğe erişimin engellenmesi tam anlamıyla hak ihlallerini sona erdirmemektedir. Zira günümüzde internet demek arama motoru demektir. İçerik yayından çıkarılsa ve/veya erişime engellense dahi arama sonuçlarında karşımıza çıkabilmektedir. Teklif ile bu sorunun çözümü için bir yöntem geliştirilmeye çalıştırılmıştır. Bu kapsamda talep halinde Sulh Ceza Hakimlikleri karara konu internet adresleri ile başvurucu adının ilişkilendirilmemesine karar verebilecektir. Yine kararda Erişim Sağlayıcıları Birliği tarafından hangi arama motorlarına bu bildirimin yapılacağına yer verilecektir. Teklifteki düzenleme sorunun çözümünün amaçlanması nedeniyle olumlu olmakla birlikte uygulamada sorun yaşamamak adına daha net bir düzenleme yapılabilir. Öte yandan “ilişkilendirilmeme” kararının verilmesi için başvurucunun talep şartının aranmasının uygun olmayacağı değerlendirilmektedir. Çünkü başvurucunun amacı kendisiyle ilgili hak ihlali konu yayına ulaşılmasını engellemektir.
8 -) Sosyal Medya Platformlarında yaşanılan sorunların temelinde bu firmaların ülkemizde temsilciliklerinin bulunmamasının yattığını daha önce yapmış olduğumuz açıklamalarımızda da belirtmiştir. Teklifle birlikte Sosyal Medya Platformlarına ülkemizde temsilcilik bulundurması zorunluluğu getirilmektedir.
Bu zorunluluğa uyulmaması halinde kademeli bir şekilde ve artan oranlı yaptırımlar öngörülmektedir. Yaptırımlar; idari para cezası, reklam yasağı ve internet trafiği bant genişliğinin daraltılması olarak düzenlenmiştir. İdari para cezası yaptırımının bir sonuç doğurmayacağı değerlendirilmektedir. Çünkü kurumlarımızca hali hazırda bu firmalar için düzenlenen idari para cezaları bulunmaktadır. Ancak bu cezalarda uygulanamamaktadır. Reklam yasağı getirilmesi caydırıcı olmakla birlikte teklifte bu yasağa uymayan firmalarımıza nasıl bir yaptırım uygulanacağı belirsizdir. İnternet trafiği bant genişliğinin daraltılması en caydırıcı yaptırım olarak görülmektedir. Fakat bu yaptırımın Anayasa Mahkemesince iptali söz konusu olabilir. Nitekim yüksek mahkeme benzer uyuşmazlıklarda bir internet sitesinin tamamen kapatılmasının Anayasaya aykırı olarak nitelendirmiştir. Burada her ne kadar tamamen kapatma söz konusu olmasa da benzer bir durum söz konusudur.
9-) Kişilik hakkının veya Özel Hayatın Gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişiler sosyal medya platformlarına başvurabileceklerdir. En geç kırk sekiz saat içerisinde sosyal medya platformları bu başvurular için olumlu veya olumsuz, olumsuz ise gerekçeli bir şekilde cevap vermek zorunda kalacaklardır. Şayet buna aykırı davranırlarsa beş milyon Türk Lirası idari para cezasına çarptırılacaklardır. Düzenleme olumlu olmakla birlikte temsilciliğin olmaması halinde pratikte sonuç elde edilemeyecektir.
10-) Sosyal Medya Platformlarına belirli periyotlarda kendisine bildirilen içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararlarının uygulanması ve doğrudan yapılan başvurular ile ilgili rapor sunma zorunluluğu getirilmektedir. Şeffaflığın sağlanması adına olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
11-) Sosyal Medya Platformlarının milyonlarca internet kullanıcısının kişisel ve özel hayatına ilişkin verilerin kimlerle ve hangi maksatla paylaşıldığının bilinmemesi veri güvenliği sorununu beraberinde getirmektedir. Teklifte ülkemizde ki kullanıcıların verilerini ülkemizde barındırma yönünde alacağı düzenlenmiştir. Ancak tedbirlerin alınmaması halinde ne tür bir yaptırımla karşı karşıya kalınacağı düzenlenmemiştir. Bu durum KVKK kapsamında değerlendirileceği nazara alınarak bilinçli bir şekilde yapılmış olsa dahi 5651 sayılı yasada özel bir yaptırıma yer verilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
12-) İçeriğin yayından çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesine ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen Sosyal Medya Platformlarına idari para cezası verilebilecektir. Düzenleme olumlu olmakla birlikte temsilciliğin olmaması halinde pratikte sonuç elde edilemeyecektir.
Bu kararların kendisine bildirilmesine rağmen 24 saat içerinde gereğini yerine getirmeyen Sosyal Medya Platformlarına karşı Tazminat Davası açılabilecektir. Ayrıca içeriği bizzat oluşturan kişiye karşı dava açılmamış olması Sosyal Medya Platformlarına karşı dava açmaya engel olmayacaktır. Esasında bu düzenleme Yargıtay’ın benimsediği içtihatlara uygundur. Nitekim Yargıtay yerli bir sosyal medya firmasını, uyarılmasına rağmen hukuka aykırı içeriği yayından çıkarmadığından dolayı tazminat ödemeye mahkum etmiştir. Esasen hukuka aykırı içeriklerle mücadele edilmesi için caydırıcılık bakımından tazminat sorumluluğunun getirilmesi etkili olabilecektir.
Bilişim Hukuku Derneği adına
Av. Kürşat ERGÜN